İçinde bulunduğumuz haftada Türk Polis Teşkilatının 175. Kuruluş yıldönümünü kutluyoruz. Bilindiği gibi Türkiye’de Polis Teşkilatı ilk olarak 10 Nisan 1945 günü kurulmuş, takip eden yıllar içerisinde hem imparatorluk hem de cumhuriyet dönemlerinde sürekli genişleyerek, hem hacim hem de fonksiyon olarak bugünkü kapasitesine ulaşmıştır.
Modern bir kamu hizmeti alanı olarak polislik, diğer dünya devletlerinde de on dokuzuncu yüzyıl boyunca ortaya çıkmış nispeten yeni bir uzmanlık ve hizmet alanıdır. Ondan öncesinde devletler kamu düzeninin sağlanmasında ve suçluların cezalandırılmasında geleneksel ve toplumsal yöntemlere başvuruyorlardı. Bilhassa Fransız İhtilali sonrasında yerleşen modern devlet ve modern iktidar kavramları ile beraber polislik algısı değişti. Anonim yasalarla idare edilen, otorite boşluklarını devletin doldurduğu, demokratik yürütme ve yargı prensiplerinin ortaya çıktığı modern devlet anlayışında artık geleneksel yöntemlerle düzen ve adalet sağlamanın imkânı yoktur.
Ne mutlu bize ki otuz yılı aşkın sürelerde bu mesleğin üniformasını giymek ve onun branşlarında hizmet vermek hepimize nasip oldu. Bugün emekli olarak aktif kadrolarından ayrılsak da gönül bağımız em güçlü şekilde devam ediyor. Başka türlü olmasına da imkân yok. En küçük yaşlarından itibaren saflarında yer aldık ve ekmeğini yedik. Yazılı kuralların öğretemeyeceği bir meslek terbiyesi aldık ve kurumsal bağlılık duygusu edindik. Aradan yıllar geçse de bugün yanında staj yaptığımız emekli bir polis memuruna, yanında göreve başladığımız emekli bir başkomiserimize hala saygıda kusur etmiyorsak, bu aldığımız terbiyenin eseridir.
İçinde bulunduğumuz şu çalkantılı dönemde Teşkilatımızın geleceğini tehdit eden en büyük sorunun, maalesef eğitim ve mesleki kimlik duygusu eksikliği olacağını görüyoruz. Bir asra yaklaşan tarihleriyle Teşkilatın ana eğitim kurumlarının kapısına kilit vurulduğu ve yeni alınan amir-memur rütbede personelin artık “Emniyette işe girdim” diye durumunu tanımladığı bir ortamda bu endişe artarak devam etmektedir. Mesleki kimlik duygusunun kaybolması ve amatörleşme, sadece Polis Teşkilatına ait bir kurumsal ve mesleki bir sorun değil, dünyada kamu yönetimlerinin ait olduğu klasmanı belirleyen negatif bir göstergedir.
Polis Teşkilatı hiç bir kimse, grup, ideoloji veya cemaatin malı değildir. Devlete aittir. Muhtelif güç odakları tarafından türlü manipülasyonlara ve kadrolaşma faaliyetlerine rağmen devlete ait kalmıştır. Devletin ve sivil idarenin en zor zamanlarında yanında olmuş, onu taşımıştır. Elini taşın altına sokmuş ve görevinin gereğini yapmıştır. Ve bu böyle kalacaktır, Türkiye dünkü devlet değildir.
En kısa zamanda Teşkilatın geleceğine dönük bu kaygıların giderilmesi amacıyla gerekli çalışmalara başlanacağı bir dönem umuduyla, emekli ve çalışan tüm Teşkilat mensuplarımızın Polis Haftası ve Polis Gününü kutlar, tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize ve onların evlatlarına sağlık ve mutluluklar dileriz.
Ayrıca dünya ve Türkiye olarak içinde bulunduğumuz zor durumdan bir an önce çıkılması, işlerin bir an önce normale dönmesi yolunda gayret gösteren tüm sağlık ve kamu çalışanlarına minnetlerimizi ifade eder, işlerinde başarılar temenni ederiz.
TEMÜD-DER GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU